رمز المنتج: ismailaga0003
الماركة: İsmailağa Yayınevi
Büyük İslam İlmihali, başlangıçta İtikat-İnanç esasları hakkında bilgiler veren, sonrasında İbadet-İtaat ile alakalı konuları genişçe işlemiş olan, devamında ise fıkıh eserlerinde geçen -Kerâhiye ve İstihsân-başlığı altında incelenmiş olan meseleleri açıklayan ve son bölünde ise ‘İslâm ahlâkı ve Siyer’e yer veren güzide bir eserdir. Eser, günümüze değin 2,5 milyon üstünde çokça basılmış ve insanların ilmihal (dinî) bilgi eksiklikleri karşılanmıştır.
Ömer Nasuhi Bilmen Efendinin kıymetli eserlerindendir. Yazıldığı günden bugüne kadar içinde barındırmış olduğu akaid, ibadet ahlak ve siyer gibi konular sayesinde birçok Müslümanın Dinî Bilgiler adına eksiklikleri tamamlanmıştır. Ömer Nasuhi Bilmen Efendi, Devlet-i Aliyye (Osmanlı devleti)’nin son dönemi ile Cumhuriyet devrinde yaşamıştır. Başta Fâtih dersiâmlığı, İstanbul müftülüğü ve Diyanet İşleri reisliği olmak üzere en üst dini kademelerde hizmet etmiştir. Hukûk-ı İslâmiyye ve Istılahât-ı Fıkhiyye Kamusu, -Kur’ân-ı Kerîm’in Türkçe Meâl-i Âlîsi ve Tefsiri, -Büyük İslam İlmihali- gibi pek çok sayıda eser telif etmiş, dini terviç adına ömrünü ilme adamış mümtaz bir din âlimdir. İnsanlar katında Büyük İslam İlmihali’nin müellifi olarak meşhur olan Ömer Nasuhi Bilmen Efendi, Sülâle-i Tâhire’den yani Peygamber Efendimiz (Aleyhisselâm)’ın mübarek nesebi şeriflerindendir.
İlmihal, lügat olarak “Davranış bilgisi” demektir. Istılah olarak “İnanç, İbadet, Muamelât, Ahlâk, Siyer vb. temel dini bilgileri bilmektir.” İlmihal, hal ilmi demektir. Her Müslümanın içinde bulunmuş olduğu günlük yaşamda, din bakımından kendisine gerekli olan inanç, ibadet, ahlak vb. meseleleri bilmesi demektir. Bu anlamda Efendimiz (Aleyhisselâm) şöyle buyurmuştur: İlim öğrenmek her müslüman üzerine farzdır. Hadis-i şerif’in fehvasınca her insanın dinini ikame edebilmesi için hayatının her evresinde ilim ile yaşamayı amaç haline getirmesi gerekir.
Ömer Nasuhi Bilmen (Rahimehüllâh), Fâtih dersiâmlığı, İstanbul müftülüğü ve 5. Diyanet İşleri Başkanlığı gibi en üst dini kademelerde hizmet etmiş bir zattır. Osmanlı’nın son dönemi ile Cumhuriyet devrinde yaşamış ve büyük hadiselere şahitlik etmiştir. En zor zamanlarda yaşamasına rağmen müslüman kimliğinden asla ödün vermemiş, gevşeklik göstermemiş ve birçok esere imza atmıştır.
Ömer Nasuhi Bilmen Efendi, Erzurum’un Salasor (Sarıyayla) köyünde 10 Ocak 1883’te dünyaya gelmiştir. Babası ulemadan olup Şeyhefendizâde diye tanınmış olan Hacı Ahmed Hamdi Efendi’dir. Annesi Muhîbe Hanım’dır. Babası Ahmed Hamdi Efendi 2. haccı sırasında Medine-i Münevvere’de vefat edince (ö. 1895) Ömer Nasuhi Bilmen Efendi küçük yaşta yetim kalmıştır. Babasının vefatı üzerine amcası Abdürrezzâk İlmî Efendi onu himaye etmiş ve yetiştirmiştir. Amcası Abdürrezzâk İlmî Efendi’nin Nakîbüleşrâf Kaymakamlık Tevcih Defteri’nde “Seyyid” kaydının bulunması ve aynı zamanda Ömer Nasuhi Bilmen Efendi’nin Şeyhülislâmlığa sunduğu biyografisinde babasının “…Sülâle-i Tâhireden olduğu beyne’l-ahâli malûmdur…” ifadesi onun da bu mübarek soydan geldiğini göstermektedir.
Ömer Nasuhi Bilmen (Rahimehüllâh)’ın ilk hocası, şüphesiz Erzurum Nakîbüleşrâf kaymakamı ve aynı zamanda Erzurum Ahmediye Medresesi müderrisi olan amcası Abdürrezzâk İlmî Efendi’dir. Başta Amcasından sonrasında Erzurum Müftüsü Narmanlızâde Hüseyin Hâki Efendi’den güzel bir eğitim almış, Arapça ve Farsça öğrenmiş Teftâzânî’nin Şerhu’l-Makâsıd’ına kadar birçok kitabı okumuştur. İlk iki hocasının yakın zamanlarda vefatı üzerine (1908)’de İstanbul’a gelerek Fâtih dersiâmlarından Tokatlı Şâkir Efendi’nin derslerine devam etmiş ve İki senelik tahsilden sonra icazet almıştır. Sonrasında kadılarının yetiştirildiği Medresetü’l-Kudât’a girmiş (1913)’te, 29 yaşında birincilikle mezun olmuştur.
Ömer Nasuhi Bilmen Efendi’nin Memuriyet ve Tedrisât Hayatı şu şekildedir:
Ömer Nasuhi Bilmen (Rahimehüllâh)’ın hayatı her ne kadar memuriyet ile geçmiş olsa da ilmi kimliğini unutmamış ve hakkını vermiştir. Dârü’l-Hilâfeti’l-Aliyye medresesi kısm-ı âlî Fıkıh müderrisliği ile tedrîs vazifesine başlamış, Medresetü’l-Vâizîn, Sahn Medresesi, Dâruşşafaka Lisesi, İstanbul İmam Hatip Lisesi ve İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nde dersler vererek devam ettirmiştir. Ömer Nasuhi Bilmen Efendi, Dâruşşafaka Lisesi’nde 20 yıla yakın Sîretü’n-Nebî, Ahlâk ve Yurttaşlık Bilgisi dersleri okutmuş ve İstanbul İmam Hatip okulu ve İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nde Usûl-i Fıkıh ve Kelâm dersleri vermiştir. Türkçe’yle birlikte Arapça ve Farsça dillerini de çok iyi bilen Ömer Nasuhi Bilmen Efendi, Fransızca’ya da ilgi duymuş ve tercüme yapacak seviyede öğrenmiştir.
Ömer Nasuhi Bilmen (Rahimehüllâh), öncelikle 14 Şubat 1926’da İstanbul müftü müsevvidi olarak görev almış, sonra baş müsevvidliğe terfi etmiştir. Cumhuriyet dönemi ilk İstanbul Müftüsü olan Mehmed Fehmi Ülgener’in 20 Nisan 1943’te vefat etmesine kadar bu vazifesini sürdürmüştür. Daha sonra 16 Haziran 1943’te İstanbul Müftüsü seçilmiş, 30 Haziran 1960 tarihine Diyanet İşleri Başkanı olana kadar (17 yıl) görevine devam etmiştir. Ömer Nasuhi Bilmen Efendi; 27 Mayıs 1960 ihtilali sonrasında Milli Birlik Komitesi Başkanı Orgeneral Cemal Gürsel’in kendisine yapılan -Diyanet İşleri Başkanlığı-teklifini kabul etmiş, önceleri vekâleten yürütmüş olduğu bu görevi sonrasında asâleten de devam ettirerek 5. Diyanet İşleri Başkanı ünvanını almıştır.
Ömer Nasuhi Bilmen Efendi, yönetimin Türkçe ezan, Türkçe ibadet ve dinde reform vb. konularda Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinde baskı kurmaya çalışması neticesinde tavrını belli etmiş ve bir müddet (on ay) kadar Diyanet İşleri Başkanlığı görevinden ayrılmıştır. Gerek müftülüğü esnasında gerek Diyanet İşleri reisliği döneminde güncel (siyasî) tartışmalardan uzak kalmaya son derece özen göstermiştir. Fakat yeri geldiğinde ise gayet dirâyetli bir şekilde dinî konulardaki hassasiyetini (fikirlerini) açıklamaktan asla geri kalmamıştır. Aynı şekilde; 1958 tarihinde Kur’ân-ı Kerim’in Latin harfleriyle yazılması gündemdeyken, döneminin Diyanet İşleri Başkanı Eyüp Sabri Hayırlıoğlu’nun bu teklife karşılık menfi cevap verdiğinde; Ömer Nasuhi Bilmen Efendi, o zamanlar İstanbul Müftüsü sıfatı ile bir risâle yayımlayıp bu konudaki dikkatini (görüşlerini) belirterek Eyüp Sabri Hayırlıoğlu’na destek vermekten geri durmamıştır. O dönemlerde kaleme almış olduğu diğer eserlerinde de Türkçe Kur’ân okunmasıyla alakalı fikirlerini her fırsatta beyan etmiştir. Ömer Nasuhi Bilmen Efendi, yine o günlerde meydana gelen -Dinde reform-tartışmalarında ise “Bozulmayan bir dinde reform mu olur?” buyurarak İslam’ın-(Din’in) ortaya koyduğu iman, ahlâk ve hukuk kurallarının özgünlüğünü ve evrenselliğini kendinden beklenen bir tavırla liyakat ve cesaretle savunmuştur. Aynı şekilde Ömer Nasuhi Bilmen Efendi, dönemindeki basının dine ve dinî müesseselere aç kurtlar gibi saldırırken; kendisinin rejime muhalif olması, kravat takmaması, dini telakkilere aşırı bağlılığı ve başı açık oturmaması, gibi sebeplerle çokça şikayetlere maruz kalmış, fakat asla islâm duruşundan taviz vermemiştir. Ömer Nasuhi Bilmen Efendi; o zor günlerin şartlarında Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kabul etmekle Türkiye’de olması muhtemel menfi birçok değişikliğin olmasını önlemeye çalışmış ve sonrasında da 24 Temmuz 1913 tarihinde başladığı memuriyet hayatını 5 Nisan 1961 tarihinde emekliliğe ayrılarak kendisini ilmi çalışmalara adayarak sonlandırmıştır. Ömer Nasuhi Bilmen Efendi, İstanbul Müftülüğü vazifesine başladığı günden vefatına kadar ilmî ve ahlâkî otoritesi, samimi dindarlığı ve son derece tevazulu olmasıyla Müslümanların başlıca güven kaynağı olmuştur. Dinî ve fıkhî ilminin derinliğine rağmen son derece alçak gönüllü bir kişilik sahibi olmuş ve kendisine sorulan en kolay meselelerde dahi kitaba bakmadan ve soru sorana kaynaklardan yerini göstermeden fetva vermeyen bir ilmî disipline sahiptir.
Ömer Nasuhi Bilmen (Rahimehüllâh), hayatı boyunca birçok eser kaleme almış ve son yıllarını, tefsirini te’lif etmeye hasretmiştir. Bir ara çok rahatsızlanmış ve yatağında yorganına sarılmış durumda yazı yazarken; kendisinin ziyaretinde bulunan bir talebesine: “Şu tefsiri bitirip öyle öleyim, duam budur” diyerek son arzu halini ifade etmiştir. Duası kabul olunmuş, 80 yaşındayken başladığı Tefsirini 85 yaşında tamamlamış ve üç yıl sonra 12 Ekim 1971’de Salı sabahı Fâtih’teki hanesinde Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Ertesi gün (Çarşamba) ikindi namazını müteakip, Fâtih Camii’nde cenaze namazı kılınıp Edirnekapı Sakızağacı Mezarlığı’na defnedilmiştir. Allah Teâlâ, ‘Onu ve Ailesini’ Dedesi Efendimiz Aleyhisselâm’a Komşu Eylesin
Ömer Nasuhi Bilmen Efendi, bütün dini ilimlere vakıf olan ender âlimlerin son temsilcilerinden örnek bir şahsiyettir. Zira fıkıh, kelâm, hadis, tefsir ve hatta edebiyat alanında eserler kaleme almıştır. Özellikle fıkıh ilminde vukufiyeti oldukça yüksek bir seviyededir. Hayatının büyük bir kısmını eser telif etmekle geçirmiş ve ilk eserini 1920 yılında neşretmeye başlamıştır. Kıymetli eserleri şunlardır:
Kıymetli yorumunuz için teşekkür ederiz. Siz okurlarımıza en iyi hizmeti sunmak için çalışıyoruz.
Kıymetli yorumunuz için teşekkür ederiz. Siz okurlarımıza en iyi hizmeti sunmak için çalışıyoruz.