İsmailağa Dergisi - 17. Sayı Ekim 2017

Hicrî Yılbaşımız Muharrem Ayı

Lügatta “haram kılınan, yasaklanan, mukaddes olan, saygı duyulan” anlamlarındaki muharrem; savaşmanın haram kabul edildiği dört aydan biridir.Rasul-ü Ekrem Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) Muharrem ayını “Allah’ın ayı” olarak nitelendirip Ramazan ayından sonraki en faziletli orucun bu ayda tutulan oruç olduğunu ifade etmiştir.Bu ayın onuncu günü “aşûra” diye adlandırılır. Bu günde cahiliye Arapları da oruç tutardı. Rasulüllah (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz bu günde birkaç defa oruç tutmuş, sahabeye de tutmalarını emretmiştir. Ramazan orucunun farz kılınışıyla da sünnet olarak tutulagelmiştir.

Hanefî ve Malikî mezheplerinde muharremin dokuzuncu günü ile birlikte onuncu günü veya onuncu günü ile on birinci günü oruç tutulması sünnet bir ibadet halini almıştır. Şafiiler ise bu ayın dokuz ve onuncu günlerinde oruç tutmayı müstehap sayar.Hanefî mezhebine göre Muharrem ayının sadece onuncu gününde oruç tutulması Yahudileri taklit etme anlamına gelebileceği için mekruhtur.

Hazreti Hüseyin (radıyallâhu anh) Efendimiz ve aile fertlerinin on Muharrem’de Kerbela’da şehid edilmesi üzerine bu ay bir başka anlam da kazanmıştır. Şia bu acı olayı sünnilere saldırmanın bahanesi olarak kullanmış, ümmet içinde tefrikanın artmasına ve fesadın yayılmasına çalışmıştır.

Hazreti Ömer (radıyallâhu anh) Efendimizin hilafeti döneminde miladî 628 yılında Rasulü Ekrem’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) Mekke’den Medine’ye hicretinin resmî takvim başlangıcı olarak kabul edilmesiyle Muharrem ayı hicrî yılın ilk ayı olarak tarihteki yerini almıştır.
Bizim için önemli olan bu ayın hicrî yılbaşı olarak İslam aleminin tarih başlangıcı olması ve Rasulüllâh (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimizden bizlere hediye olarak iki günlük orucun miras bırakılmasıdır.

Selam ve dua ile

HEYET