Ürün Kodu: sirac0070
Marka: Siraç Yayınevi
Şerhu’l-Harpûtî: Medine Mahmûdiye Medresesi müderrislerinden Yûsuf Şükrî el-Harpûtî’nin; usûl-i hadîs ile alakalı olan Dâvûd-i Karsî eseri üzerine kaleme aldığı şerhtir. Müellif Harpûtî, bu eserinde usul disiplininin gerektirdiği her şeyi kullanmış, bir usul kitabında geçen bütün konuları işlemiş ve her bir kısım için farklı farklı örnekler zikretmiştir.
Şerhul-Harpûtî olarak meşhur olan bu eserin tam olarak ismi; Şerh Usûli’l-Hadîs ‘alâ Şerhi Dâvûde’l-Karsî ‘alâ Risâleti’l-Birgîvî’dir. Medine Mahmûdiye Medresesi müderrislerinden Yûsuf Şükrî el-Harpûtî (ö. 1295/1878) tarafından; Dâvûd-i Karsî’nin (ö. 1169/1756) İmam Birgivî’ye (ö. 981/1573) nispet edilen “Risâle fî Usûli’l-Hadîs” eseri üzerine yazmış olduğu şerhin üzerine kaleme alınan şerhtir.
Harpûtî’nin bu eseri, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerindeki usule dair yapılan çalışmalardan bir tanesidir. Müellif, bu eserini, Medine’de Mahmûdiye Medresesi’ndeyken 1292 senesinde kaleme almıştır. Eserin son iki sayfasında kendisine ait Arapça bir şiir de mevcuttur.
Dâvûd-i Karsî’nin, İmam Birgivî’nin risâlesi üzerine yaptığı şerhte; Nevevî’nin “et-Takrîb ve’t-Teysîr”, İbn Hacer’in “Nüzhetü’n-Nazar”, Birgivî’nin “et-Tarîkatü’l-Muhammediyye” eserlerinden birçok nakilde bulunmuştur.
Şeyh Yûsuf el-Harpûtî ise kaleme aldığı şerhte; Dâvûd-i Karsî’nin yaptığı nakiller üzerine; üste zikredilen eserlerin şerhleri olan, Süyûtî’nin “Tedrîbu’r-Râvî”, Molla Aliyyü’l-Kârî’nin “Şerhu Şerhi’l-Nuhbe” Ebû Saîd el-Hâdimî’nin “el-Berîkatü’l-Mahmûdiyye” eserlerine müracaat etmiş ve münasip pek çok bilgi de eklemiştir.
Doğum tarihi ve gençliği hakkında yeterli bir bilgi bulunmayan Yûsuf Şükrî Efendi; Osmanlı hilâfeti döneminde yaşamış ender âlimlerinden biridir. Nisbesiyle beraber tam olarak ismi; el-Hâc Yûsuf Şükrî b. Osmân b. Mustafâ b.
Feyzullâh el-Harpûtî el-Hanefî er-Rûmî’dir. Müellif, doğduğu yere nispetle Harpûtî olarak meşhur olmuştur. Ayrıca Hicaz (Mekke-Medine)’de hocalık yaptığından, Anadolu’dan olduğunu belirtmek üzere er-Rûmî; mensup olduğu mezhebi göstermek için de el-Hanefî denilmiştir.
Harpût’un ileri gelen Falcıoğulları ailesine mensup olan müellif Yûsuf Şükrî, Harpût’a bağlı olan Hüseynik Köyü’nde doğmuştur. Babasının adı Osman, dedesinin adı Mustafâ, büyük dedesinin adı Feyzullah’tır.
Harpûtî (Yûsuf Şükrî Efendi), ilk ilim tahsiline yöresi Harpût’ta başlamış ve burada bulunan âlimlerinden okuyarak tamamlamıştır. Harpût’ta daha genç bir talebeyken insanlar arasında büyük bir saygınlığa kavuşarak şöhret bulmuştur. Öyle ki döneminin valisi kızını ona vermek istemiş ancak kendisi ilimle meşgul olduğundan bu teklifi nezaketle kabul etmemiştir.
Aynı zamanda Harpûtî (Yûsuf Şükrî Efendi), ilk eğitimini Harpût’ta aldıktan sonra, öncelikle Mısır ardından da İstanbul’a yolculuk yapmış ve buralarda ilim tahsiline devam ederek ilmini tamamlamıştır.
Şerhu’l-Harpûtî olarak meşhur olan “Dâvûdu’l-Karsî Şerhi”nde, kendisi: Mısır’da Câmiu’l-Ezher’in civarında 12 sene ikamet ettiğini ve farklı farklı âlimlerden hadis, tefsir gibi birçok islâmî ilimleri tahsil etiğini belirtmiştir.
Mısır’daki ilim yolculuğunun ardından İstanbul’a gelen müellif Harpûtî, burada kendisi de Harputlu olan Hacı Abdurrahman Efendi’den okuyarak 1259 senesinde ilmî icazet almış ve Vefâ Medresesi müderrisliğine tayin edilmiştir.
İlim tahsil hayatında pek çok ender âlimden okuyan Harpûtî, İslâmî ilimlerin çoğunda yetkin bir şahsiyettir. Nitekim talebe yetiştirirken Arapça başta olmak üzere tefsir, hadis, kelâm derslerini okutmuştur. Ayrıca Vefâ Medresesi’nde müderrislik yaparken özellikle Celâleyn ve Kâdî Beyzâvî tefsirlerini okutmuştur.
Osmanlı dönemini müderrislerinden olan Harpûtî, Arapça, tefsir, hadis, kelâm derslerinin yanı sıra mantık, siyaset ve nesep tarihi gibi dallarda da yetkin bir âlimdir.
Vefâ Medresesi’nde müderrislik ve Eğri Kapı civarındaki Vânî Efendi Dergâhı’nda şeyhlik vazifesini yapan Harpûtî; 1273/1857 tarihinde İstanbul’dan Medine Mahmûdiye Medresesi müderrisliğine tayin edilmiştir.
Medine’de ömrünün sonuna kadar (yaklaşık yirmi yıl) islâmî ilimlerin talimi ve neşriyle meşgul olmuş, birçok eserin telifiyle uğraşmış ve tedris hayatında üç kere icazet vermiştir.
Yaşının bir hayli ilerlemiş olmasına ve gözlerinin de iyi görmemesine rağmen tedris ve telif çalışmalarına devam eden müellif Harpûtî, 1295/1878 senesinde Medine’de vefat etmiş ve Cennetü’l-Bâkî’ye defnedilmiştir.
Allah Teâlâ Rahmet Eylesin, Cennetiyle Cemaliyle Müşerref Kılsın, Âmin.