Ürün Kodu: sirac0062
Marka: Siraç Yayınevi
Et-Talîkât (alâ Şerhil Akâidin Nesefiyye), Sa‘düddin et-Teftâzânî’nin meşhur kelam âlimi Necmüddin en-Nesefî’nin akaide dair risâlesine şerh olarak kaleme aldığı eser Şerhu’l-Akâid’e; günümüz mütekellim ve fakihlerinden olan kıymetli Abdullah Hiçdönmez Hoca Efendi tarafından işlenen enfes taliklere beraber hazırlanan güzide eserdir. Şüphesiz Şerhu’l-Akaid, metinden çok meşhur olmuş, başlıca Osmanlı medreselerinde ve diğer ilim meclislerinde uzun yıllar okutulmuş ve günümüze değin okutulmaktadır.
Akaidü’n-Nesefi, Ebû Hafs Necmeddin Ömer b. Muhammed en-Nesefî’nin akaide dair kaleme aldığı risâlesidir. Risâlenin en önemli özelliği, İslâm akaidini derli toplu ve öğretici bir tarzda özetlemesi, talebelerin inanç ve fikir yapılarına şekil vermiş olmasıdır. Eserde işlenen konuların tertibi, klasik kelâm kitaplarının tertibine uymakla birlikte, bazı farklılıklar taşımaktadır. Akaidü’n-Nesefi küçük hacmine rağmen İslâm kültür muhitlerinde büyük ilgi görmüştür.
Ebû Hafs Necmüddin Ömer b. Muhammed b. Ahmed en-Nesefî es-Semerkandî Rahimehüllâh, büyük Hanefî fakihi, muhaddis, müfessir, kelâmcı mümtaz bir zattır. Ebû Hafs, Müfti’s-Sakaleyn ve Necmüddîn lakaplarıyla anılmıştır. Molla Aliyyü’l-Kârî Rahimehüllâh, onun “Müfti’s-Sakaleyn” lakabıyla anılmasının sebebini, insanların dışında cinlere de ders ve fetva vermiş olmasına dair gelen rivayete bağlar. Akaidü’n-Nesefi sahibi Ömer en-Nesefî, hicrî 461 (m. 1068-69) yılında Buhara yakınlarında bulunan Nesef (Nahşeb) şehrinde doğmuştur. İlk tahsilini burada yapmış, çok sayıda hocadan ders almış, 550 kadar üstattan hadis nakletmiştir. Hatta kendisi, hocalarını anlattığı bir kitap telif etmiş ve adını “Ta‘dâdü Şüyûhi Ömer, Müstatraf ‘ale’l-Hurûfi Müstetar” koymuştur. Usûl-i Fıkıh, fıkıh, tefsir, nahiv ve edebiyat alanında zamanının önde gelen isimlerdendir. Karahanlılar döneminin önde gelen âlimlerinden biri olan Ömer en-Nesefî Rahimehüllâh, çeşitli ilim dallarında eserler kaleme almıştır. Güçlü hâfızası, keskin zekâsı ve çok sayıda hadis ezberlemiş olması sebebiyle Müfti’s-Sakaleyn (insanların ve cinlerin müftüsü) ve Necmüddîn (dinin yıldızı) lakaplarının yanında Hâfız unvanıyla da anılmıştır. Sem‘ânî, Ömer Nesefî’yi bir âlim olarak över. Onun, Hanefî mezhebini iyi bilen edip bir fakîh olduğunu bildirir. İmam Muhammed’in (Allah ona rahmet etsin) el-Câmi‘u’s-Sagîr isimli eserini nazma döktüğünü; yani şiirleştirdiğini söyler. Lakin kendisinden hadis konusunda yazılı icâzet alan Sem‘ânî, Nesefî’nin hadis ilmine meraklı; ancak hadis rivayeti konusunda zayıf olduğunu kaydeder. Sem‘ânî, Nesefî’nin rivayetlerinde hatalar bulunduğunu, senetlerdeki isimleri değiştirdiğini veya düşürdüğünü belirtmiştir. Son olarak, Ömer en-Nesefî Rahimehüllâh hicrî 537 yılında Semerkand’da vefat etmiştir. Allah Teâlâ, Mekânını Cennet Eylesin, Âmin!
Şerhu’l-Akaid, Necmüddin en-Nesefî’nin akaide dair risâlesi üzerine Sa‘düddin et-Teftâzânî’nin kaleme aldığı şerhtir. Bu güzide şerh, metinden çok meşhur olmuş, başlıca Osmanlı medreselerinde ve diğer ilim meclislerinde uzun yıllar okutulmuş ve günümüze değin okutulmaktadır. Şerhu’l-Akaid üzerine yapılan şerh, hâşiye ve ta‘likler, Nesefî metnine yapılan şerhlerden çok fazla olup sayıları 50 civarındadır.
Necmüddin Ebû Hafs Ömer b. Muhammed en-Nesefî’nin metnine yazılmış şerhtir. Metinden çok meşhur olmuş olan Teftâzânî’nin bu güzide eserine birçok hâşiyeler yapılmıştır. Keşfü’z-Zunûn’da bunların sayısı elli küsür olarak verilmiştir. Ahmed b. Mûsa el-Hayâlî (ö. 862/1457), Abdülhakîm es-Siyalkûtî (ö. 1067/1656), Muslihuddin Mustafa el-Kastalânî/el-Kestelî (ö. 901/1495), Ramazân b. Abdülmuhsin el-Bihiştî (ö. 979/1571), Kara Halil (ö. 1297/1879), Ebü’l-Hasen b. El-Efdal, Ebü’l-Yüsr Bedreddin Muhammed b. Muhammed el-Mısrî (ö. 894/1489) emsali âlimler tarafından birçok şerh ve hâşiye yazılmıştır. Sa‘düddin et-Teftâzânî’nin Şerhu’l-Akaid eserinden asıl maksadı Ehl-i Sünnet çizgisini korumak, veya Eş‘arî/Mâtürîdî her iki mezhebi de zaman zaman tahkik etmek ve bazıları tarafından ileri sürülen görüşleri eleştirip doğruyu bulmaya çalışmak olmuştur. Bir muhakkik diyebileceğimiz Teftâzânî’nin bu eseri çok uzun yıllar, özellikle Osmanlı medreselerinde ders kitabı olmuştur. Meselelerde tahkiki esas alan Teftâzânî’nin Eş‘arî veya Mâtürîdî olduğu kesinleştirilememiştir. Derinlemesine daha geniş olarak kelâm meselelerini ele aldığı Şerhul-Makâsıd isimli eserinin felsefeyle daha çok bağlantılı olan meselelerini bir tarafa bırakarak özet halinde görüşlerini sunduğu bu kitap, halef dönemi müteahhir kelâmının önde gelen eserlerinden biridir.
Büyük imamın tam olarak ismi, Sa‘düddîn Mes‘ûd b. Ömer b. Abdullah el-Herevî el-Horasânî el-Allâme el-Fakîh el-Edîb el-Hanefî’dir. Büyük allâme Sa‘düddin et-Teftâzânî Rahimehüllâh, hicrî 722 yılında Horasan’ın bir şehri olan Nesâ’ya bağlı büyük bir kasaba olan Teftâzân’da doğmuştur. Babası Kadı Fahreddin Ömer’dir. Milliyeti hakkında kesin bilgi olmamakla beraber ancak bazı yazarlar onu Türk asıllı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Çok ilim yönlü olan Teftâzânî Rahimehüllâh, lügat, edebiyat, felsefe, kelâm ve usûl-i fıkıh ilimlerinde devrinin önde gelen isimlerindendir. Arap diyarında Âlimü’ş-Şark (Doğunun âlimi) olarak şöhret bulmuştur. Kutbeddin eş-Şîrâzî ve Adudüddîn el-Îcî gibi devrinin büyük âlimlerinden okumuştur. Klasik kaynaklarda lakap ve nisbesi dışında “Sa‘d, Allâme, Allâme-i Sânî” şeklinde kendisine atıfta bulunulan ve “Pâdişâh-ı Ulemâ, Hüsrev-i Dânişmendân” unvanlarıyla anılan Teftâzânî’nin lakabından hareketle kendisini ve çağdaşı Seyyid Şerîf el-Cürcânî’yi ifade etmek üzere “Sa‘deyn” denilmiştir. Tahsil hayatıyla ilgili fazla bir bilgiye rastlanmamakla beraber İbnü’l-İmâd tarafından şöyle nakledilmiştir: Teftâzânî Rahimehüllâh’ın ilk öğrenime başladığı dönemde hocası Adudüddîn el-Îcî’nin öğrencileri içinde ondan daha gabî birinin bulunmadığı, buna rağmen çok gayret gösterdiği, nihayet Peygamber Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem)’i rüyasında gördüğü ve ardından ilmî açıdan büyük bir gelişme kaydettiği şeklindedir. Ayrıca 16 yaşında eser vermeye başlayarak daha küçük yaşlarda kendisini ispatladığı bilinmektedir. Büyük allâme Şerhu’l-Akaid sahibi Sa‘düddin et-Teftâzânî Rahimehüllâh, Hârizm gibi Mu‘tezile mezhebinin canlılığını koruduğu, Semerkand gibi Mâtürîdî’liğin ve Horasan gibi Şiîliğin etkin olduğu bölgelerde yaşayıp farklı mezhep ve eğilimlerle karşılaşması onun düşüncesinin gelişip şekillenmesinde önemli katkılar sağlamıştır. Nitekim Mu‘tezile’ye mensup âlimlerle bir arada bulunduğunu ve onlarla kelâm meselelerini müzakere ettiğini kendisi ifade etmektedir. Teftâzânî’nin fıkıh ve kelâm konusunda hangi mezhepten olduğu sonraki âlimler arasında tartışılmıştır. Eserlerinde mezhebini açık biçimde beyan etmemiştir. Lakin eserlerinin çoğu Hanefî eserleri üzerine şerh ve hâşiyedir. Leknevî, Hanefî âlimleri esas aldığı tabakatında Teftâzânî’ye müstakil şekilde yer vermeyip Cürcânî’yi anlattığı bölümde ona da değinmiş, önce onu Hanefî, ardından Şâfiî sayanların sözlerini kaydetmiştir. İbn Nüceym, Fethu’l-Gaffâr bi-Şerhi’l-Menâr adlı eserinin mukaddimesinde Teftâzânî’yi Sadrü’ş-Şerîa, İbnü’l-Hümâm ve Ekmelüddin el-Bâbertî ile birlikte müteahhir Hanefî âlimleri arasında göstermiştir.
Öncelikle şunu belirtelim ki; Teftâzânî’nin Seyyid Şerîf Cürcânî (Rahimehümallâh) ile münazaraları meşhurdur. Timur’un huzurunda Cürcânî ile yaptığı tartışmaların birinde Cürcânî’nin galip gelmesi üzerine Timur protokolde Cürcânî’ye Teftâzânî’den önce yer verilmesini emretmiştir. Buna üzülen Teftâzânî, olayın üzerinden çok zaman geçmeden 22 Muharrem 792’de (10 Ocak 1390) Semerkand’da vefat etmiştir. Ardından vasiyeti gereği naaşı (9 Cemâziyelevvel 792/25 Nisan 1390) Serahs’a taşınmıştır. Ölüm tarihiyle alakalı farklı rivayetler olsa da en çok kabul gören 792 yılında vefat etmiş olmasıdır. Allah Teâlâ, Mekânını Cennet kılsın Âmin!
Teftâzânî, Celâleddin Yûsuf el-Evbehî’ye son derece güvendiği için ona verdiği icâzette eserlerinde sehven yazılmış bir ibare görmesi halinde onu düzeltmesine izin verdiğini belirtmiştir.